Halit yazdi
UNESCO Dünya Mirası alanları dünya ve insanlık tarihinin tanıklarıdır. Ülkenin oluşum hikayesini anlatırlar ve İsviçre kimliğinin bir parçasıdırlar. Bu yerlerin her biri nesiller boyunca özgünlüğü, kaliteyi ve çeşitliliği temsil eder.
İsviçre’nin Fransızca konuşulan bölgesinde, Cenevre Gölü’nün kuzey kıyısında uzanan Lavaux Şarap Terasları, doğa, kültür ve lezzetin büyüleyici bir sentezini sunuyor.
Bellinzona'nın kaleleri, geç Orta Çağ’a ait olağanüstü bir savunma yapısı örneğidir. Alp geçitlerinde stratejik bir konumda yer alan bu muhteşem yapılar, Orta Çağ’ın en etkileyici tahkimatlarından biridir.
Orta Çağ’dan günümüze kadar büyük ölçüde korunmuş şehir dokusu sayesinde, Bern’in Eski Kenti 1983 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınmıştır.
"Alpler Çevresindeki Tarih Öncesi Kazık Evleri" serisi, Alpleri çevreleyen altı ülkede (İsviçre, Almanya, Avusturya, Fransa, İtalya ve Slovenya) bilinen yaklaşık 1.000 arkeolojik kazık ev yerleşiminden 111’ini kapsamaktadır. Bu yerleşimlerden 56’sı İsviçre’de bulunmaktadır.
La Chaux-de-Fonds (La şotfon) ve Le Locle (lö lokl) saatçilik merkezleri Unesco tarafından Sevilla'da Dünya Mirası statüsüne layık görüldü. Neuchâtel kantonundaki iki komşu kasaba, Unesco etiketinden halihazırda yararlanan diğer dokuz İsviçre bölgesine katıldı ve ajans komitesi bölgenin eşsiz mimarisinin değerini kabul etti.
Piz Sardona'nın etrafındaki sarp kayalık yüzeylerde belirgin bir şekilde görülen keskin ve sarı çizgi, dünya çapında ilgi çeken Glarus Tektonik Bindirmesini işaret eder.
Tek bir trenle 130 kilometrelik unutulmaz bir yolculuk…
Monte San Giorgio’nun zirvesine ulaştığınızda sizi büyüleyici bir manzara karşılar. Ancak dikkatlice bakarsanız, buranın bir zamanlar deniz canlıları ve büyük kara hayvanlarının yaşadığı bir bölge olduğuna dair izleri fark edebilirsiniz.
Bu UNESCO mirası, Alpler’in doğal güzelliğini simgeleyen en önemli yerlerden biridir. 23 kilometre uzunluğuyla Alpler’in en uzun buzulu olan Aletsch Buzulu, doğa tutkunları için benzersiz bir keşif noktasıdır.
Yüksek Alp bölgeleri, vahşi ve coşkun dağ akarsuları, kendine özgü kültürel peyzajları olan huzurlu köyler, hayat dolu renkli çayırlar ve gizemli ormanlar… Tüm bunlar, UNESCO Biosfera Engiadina Val Müstair’de keşfedilmeyi bekleyen doğal güzellikler arasındadır.
St. Gallen, adım attığınız her köşesinde tarihle iç içe olduğunuzu hissettiren bir şehir. Şehrin en önemli simgesi, Barok tarzındaki muhteşem katedraliyle ünlü St. Gallen Manastırı’dır. Manastır, kütüphanesi ve arşivleriyle birlikte 1983 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne eklenmiştir.
Dünya çapında modern mimarlık üzerinde böylesine büyük bir etki bırakan çok az mimar vardır. Charles-Edouard Jeanneret, yani daha çok bilinen adıyla Le Corbusier, La Chaux-de-Fonds'da büyümüş ve modern mimarlığın en önemli figürlerinden biri haline gelmiştir. Yedi farklı ülkede yer alan 17 eseri, UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınarak mimarlık tarihindeki eşsiz yerini pekiştirmiştir.
İsviçre’de doğanın en büyük hazinelerinden bazılarını barındıran çok az bölge vardır. Luzern’in “Vahşi Batı”sı olarak da bilinen Entlebuch, ülkenin en geniş ve en fazla sayıda bataklık alanına ev sahipliği yapmaktadır. Aynı zamanda, ulusal ve uluslararası öneme sahip benzersiz bir flora ve fauna çeşitliliğine sahiptir. Bu nedenle Entlebuch, İsviçre’nin UNESCO tarafından tanınan ilk biyosfer rezervi olmuştur.